Gider ayak hâlâ seviyorum baharı

Yetmiş yıllık bir ömrü

Bir kavgaya severek verdim

Rüzgarlarda savrulan yaprağımdan

Ne de dalından pişmanım

Gider ayak hâlâ seviyorum baharı

Kör kuyular da su arıyorum

Hüseyin ‘in çölde çatlamış dudağına

Koşuyorum aksak topal pirsultan kavgasına

Kuyudaki yunus için ışık topluyorum gün boyu

Yağmurlar bekliyorum içimde akan derelere

Küçük derelerden büyük nehirler yaratıyorum

Çağlayanımda açan nilüferler için

***

Aklıma koysam aklım almıyor

içime yazsam yüreğime sığmıyor

rüzgara düşmüş yaprak gibiyim

günleri doyasıya yaşamadan yarınların resmi çizilmiyor

***

ipi ipe eklediler

ipleri boyunlara düğüm ettiler

kırdılar denizin dalgasını

Hüseyin’i şer belada

kuma muhtaç ettiler

kan kanından kına yakarken

ağladı saf saf gökten inen melekler

utanmadı mağaranın taş duvarı

örümcekleri yalana çağırdılar

keklik öttü taş kayada

sürmesine kara leke çaldılar

güvercin yumurtasını

ısısını almadan

zemheri denen bir ayda çatlattılar

okyanus kıyısında sular

gel git kavgasında

ayın çekim gücüyle cebelleşirken

ömrüme ölüm ektiler

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top