Biyografi
Şükrü İşat
Aşk, onun şiirlerinde hem özlem hem de kayıpla iç içe geçer. “Sen güneşi eksik kalmış güldün, ışığın olmak istedim” mısralarında olduğu gibi, sevda dizelerinde hem bir kavuşma umudu hem de bir kaybedişin derin hüznü saklıdır.
Şair, kalemiyle sadece duygulara değil, düşünce dünyasına da dokunur. “Akıl kafatasına sığmıyor, bu ne yaman çürümüşlük” diyerek, çağının yozlaşmışlıklarını cesurca eleştirir.
Şükrü İsat, şiirlerini sadece kelimelerle değil, bir başkaldırı, bir direniş ve vicdanın sesi olarak yazmaya devam etmektedir. Onun dizeleri, hem zamanın tanığı hem de geleceğe uzanan bir sesti.
Şükrü İsat’ın şiirleri, bireysel acılar kadar toplumsal yaralara da dokunur. Ezilenlerin, yoksulların, haksızlığa uğrayanların sesi olmayı kendine bir sorumluluk bilmiştir. Onun dizelerinde, zamansız bir isyan ve unutulmuş hikâyelerin fısıltıları yankılanır.
Aşk, onun şiirlerinde bir kavuşma hikâyesinden çok, kaybedişin, yarım kalmışlığın diliyle anlatılır

"Hasret bana tutsak, ben hasrete. Ne bahar anlar bizi, ne de zemheri."
- Şükrü İşat